31 Ekim 2012 Çarşamba

Delirdim ben!


Aslinda delirdigime ne ben ne de doktor karar verdi. Bugun facebook uzerinde paylastigim bir fotograf sonunda sevgili arkadaslarim bu kaniya vardilar.  Neden oldugunu siz de yazinin sonuna dogru anlayacaksiniz. 

Ama once  baska haberlerim var:
Mesela mesela  kendime yeni bir calisma kosesi yaptim. Salondaki iki koltugu baska bir yere transfer ettim, onun yerine diger yemek masasini koydum. Misafirlerimiz salonun yeni seklini yadirgarlar mi bilmem ama annem gorurse yadirgayacagi kesin. :) 
Yeni masam  karsidaki yesil tepelere karsi. Sonbahar ve kista evimizi ancak yalayarak gecen gunesi bir ucundan da olsa belki boyle yakalarim diye dusunerek masayi pencereye sifir gelecek sekilde yaklastirdim. Ustune en sevdigim masa lambasini, dergilerimi, alet edavati ve ciceklerimi koyunca hersey tamamlandi. Aslinda bu kumas gelinciklerin yerine bir saksi menekse koyayim diyorum ama sagolsun Mia balkondaki saksilarda toprak birakmadi. Cekiniyorum. Oysa ne de guzel olurdu cam kenarinda Afrika menekseleri..

Karsida gorunen her dem yesil tepeleri Ozlemaki cok sever. Zaman zaman cikip yurudugum yesil tepeler. Aslinda  bana bu kadar yakin bir oksijen kaynagi oldugu icin cok sansliyim .



Ufacik bir domuzcuk susluyor masa lambasini. Ucan domuzcuk :)

Yilbasi yaklasiyor ve ben bu yil yilbasi agaci susleri vs vs yapmak icin birazcik gec kaldim. 2 aralikta Selanik'te bir sergi var, yerimizi ayirttim. Bu demektir ki beni uykusuz geceler, bol kahve , sabir ve yaraticilik bekliyor. Butun bunlar biraraya gelebilirse bir mucize de gerceklesecek demektir. 

Gene de ufaktan ufaktan baslayayim dedim. Dun bir- iki modellemeye basladim. Bu modeli baska bir yerde gormedim , annem biz kucukken diktigi elbiselerin roba kismina yapardi. 
Ondan ilham alip  bir deneme yaptim, fena da olmadi. 







Bunun adi "palyaco" 








Sonra bir tane yesil,  





Bir tane de beyaz yaptim. 
Ama yesili begenenler agirlikta...




















Gelelim neden bana deli dediklerine...  Ren geyigi yapabilir miyim diye dusundum, denedim, oldu..  Malum sinir bozucu reklam gibi "hayal ettim yaptim, oldu." Ama benim yaptigim hem sevimli oldu hem de yapim asamasinda koskocaman Fatih Ormani'ni  katletmedim. 


Bu geyiklerin devami gelecek ve tabi ki  bitince de sizinle paylasacagim.

Sahi, sizce de delirdim mi ben???

26 Ekim 2012 Cuma

xronia polla*- Yunanistan'da isim gunleri

Yunanistan'da bir ortodoks gelenegi olarak cocuklara genellikle  azizlerin ve kutsal kisilerin isimleri verilir. ( ki gene buyuk bir ihtimalle bu isimler dedelerinin ya da ninelerinin isimleri olur. Bu yuzden bu cografyada Georgos, Giannis, Eleni, Maria, Stella ,Dimitris, Dimitra gibi isimler cok fazladir.)

Birden fazla isim kutlanan gunler de vardir. Ornegin 8 Temmuz Prokopis ve Theofilos'larin isim gunudur.  Bazi isimlerin ise birden fazla isim gunu olabilir. Maria'nin isim gunu hem 15 agustosta hem 21 kasimdadir.
  
 Bu kisilerin aziz olduklari gunlerde de o isimleri tasiyanlar isim gununu kutlarlar. Bazen kendi dogumgunlerinden daha cok onem verilir. Herkes birbirine  telefonlar acilir, birlikte yemekler yenir,hediyeler alinir. Ozellikle  vaftiz anne ya da babasinin hediye almasi sart demesek bile yaygin bir gelenektir. Artik  facebook uzerinden de kutlama mesajlari gonderiliyor :)

Dort yil once tabii ki boyle bir gelenekten bihaberdim. Ta ki dogumgununu yeni kutladigim bir arkadasimin "isim gununu" kutlamak icin davet etmesine kadar. Aslinda keyifli bir gelenek ama hangi gun hangi azizin isim gunu oldugunu bilmek kismi birazcik karisik. Bu sorun da   isim gunu takvimi- eortologio yardimi ile cozuluyor.  Ah aklimdayken soyleyeyim, cok bilinmeyen bazi isimler ya da modern isimler de ingilizcede All Saints Day olarak gecen Agios Panton gununde yani 6 Haziran'da kutlanir.

Bugun de tum ortodoks camiasinda Dimitris , Dimitra, Demetris ve Dimitrios'larin isim gunleri kutlaniyor. Eh biz de hazirligimizi yaptik tabii ki...




* Xronia polla= Nice yillara .

hamis: Internette ufak bir arastirmadan sonra gordum ki sadece Ortodokslar degil Katoliklerde de isim gunu gelenegi bulunmaktaymis. 

24 Ekim 2012 Çarşamba

Degisik anlamli sozcukler

"Ela" Turkce'mizde guzel bir kadin ismi. TDK sozlukte  aciklamasini su sekilde vermis:
ela 
isim (ela:)
1. isim Gözde sarıya çalan kestane rengi
2. sıfat Bu renkte olan
"Ela gözlerini sevdiğim dilber / Seni görmeyeli göresim geldi" - Karacaoğlan

Yunanca'da ise "gel" demek.  Gecen hafta asagidaki duvar / kapi susunu islerken Aris sakayla karisik neden "gel" yaziyorsun dedi.


( Aslinda Yunanca ortografia yani yazim kılavuzuna gore L'nin Λ seklinde yazilmis olmasi gerekirdi. ) Sahi baska dillerde de Ela'nin anlami var mi?

Fotograf gecen haftadan kalmis yayinlamayi unutmusum. Fransa'ya giden 2. siparislerden biri. Cok seker bir bebege halasi tarafindan hediye edilecek.  Benden salyangozlu neseli bir kompozisyon istenmisti, umarim basarili oldum ve umarim adresine ulasmistir. 



Birazcik detaydan zarar gelmez degil mi? 






Sevgili Ela, hayat sana hep guzelliklerini sunsun.. Gule gule kullan.


22 Ekim 2012 Pazartesi

yeyyyy!

 Bugun Aris oglen eve geldiginde "postadan bisey bekliyor muydun" diye sordu. Elindeki kocaman  zarfi gorunce "ver onu bana verrrr o benim" diye uzerine atladim. Megersem  ekim ayinin 13. gununde  gonlu zengin kendisi  bir deli kadin United States Postal Office binasina gidip  icine sadece iki tane dergi degil de bir suru seyler , daha neler neler sigdirilmis bir zarf postalamis bana..


Icindekilere bayildim, tam da yapmayi dusundugum seylerin patronlari cikti bu kadar olur.

Seviyom lan seni Basak . Opucem kacma!..

21 Ekim 2012 Pazar

"Bol ma se plasa" - Pırasalı Börek

Derler ki; Istanbul'a yeni gelen bir Arnavut gittiği davette, daha yemesi için ısrar eden ev sahibine çok yemek yediğini, patlamak üzere olduğunu anlatmak ister, fakat Türkçe bilmediği için de bir türlü anlatamaz. Ama ev sahibi tekrar ısrar edince canı burnuna gelen Arnavut:
Arnavutça: «Bol ma se plasa»  yeter artık patlayacağım demesi üzerine.
Ev sahibi: «Bol pırasa istiyor» sanıp bir tencere pırasa yemeğini Arnavut’un önüne koyunca Arnavut düşer bayılır.
Etrafındakiler çok sevdiği yemeği görünce sevincinden bayıldı sanıp, bu haber etrafa yayılır. Bu yüzden de Arnavutların pırasa sevdiği sanılır.


Simdi yukaridaki hikayeye inanirsak surekli olarak duydugumuz Arnavutlar ve pirasa askina ihanet etmis oluruz degil mi? Daha once de yazmistim. Anne tarafim gocmen , ananemin tarafinda da biraz Arnavut kani var mi bilmem ama bizim evde pirasa cok piser ve cok severek yenir. Havuclu pirincli zeytinyaglisi, kiymali ve bol acili yemegi ama ille de boregi. 


Aris biz evlenmeden once hic pirasa yemezmis. Babasi Aris'e pirasa yedirdigimi gorunce kiskanclikla karisik pek sasirmisti. Dun ogleden sonra pirasali borek yaptim hem de tam bir tepsi. Kocam  tarafindan silip supuruldu su asagida gordugunuz tepsinin ceyregi kaldi sadece. 




 Iste meshur pamuk Halidaaanim'in pirasali borek tarifi:


 4 su bardagi un

bir paket kuru maya
yarim cay bardagi zeytinyagi
bir tatli kasigi  toz seker
bir tatli kasigi tuz
ve alabildigi kadar ilik su.

ici icin ince ince kiyilmis 1 kg pirasa

tercihen biber salcasi ( 1-2 kasik) 
aci biber ( eger salcaniz aci ise gerek yok tabii )
pirasalari kavurmak icin biraz zeytinyagi
tuz ve karabiber

Once klasik mayali hamuru tutmak icin cukur bir kabin icine unun ortasini havuz haline getirip biraz ilik su , seker ve mayayi koyuyoruz.  5 dk icinde mayada hareketlenme baslar. Hemen tuz ve yarim bardak zeytinyagini ekleyip alabildigi kadar ilik su ile cok yumusak bir hamur tutuyoruz. Hamurun kabarmasi icin sicak bir yere ihtiyacimiz olacak. Ben firini 50 C'de isitip hamuru havlularla sardiktan sonra icine koyuyorum gayet de iyi kabariyor. 

1 saat kadar hamurun kabarmasini bekleyecegiz. E bos durmuyoruz. Pirasalari diger malzemelerle birlikte icine azicik da su ekleyerek kavuruyoruz. Cok pismemesi lazim ama sert de kalmayacak. Ben piserken icine bir -iki cay bardagi kadar su koyuyorum o suyu cekince pismis oluyor. Bu ici bir kenarda sogumaya birakiyoruz. 
Mayalanmis hamuru iki parcaya ayirip merdane ile azicik aciyoruz. Size kalorili bir ipucu; hamuru acmak icin tezgaha un yerine azicik yag damlatin. Goreceksiniz cok daha iyi acilacak. Simdi isin sirrini vereyim: hamuru acinca 8 parcaya ayiracakmis gibi cizik atmamiz lazim. Ama sadece kenarlar merkeze birkac cm kala kesilecek. Tamamen sekiz parcaya ayrilmayacak. Ortadaki yuvarlagi muhafaza etmemiz lazim cunku kestigimiz kenarlari ortasina dogru katlayacagiz. Tum kenarlari ortaya dogru katladiktan sonra her iki parcayi da bir yarim saat daha dinlenmek uzere sarip sarmalayip gene firina koyuyoruz. Zaten o arada pirasa da iyice soguyacaktir. 

Bu arada tepsimizi yaglayip ustune azicik un serpistirelim sonra yapismasin. 

Sonrasi kolay, hamurlari alip gene merdane ile tepsi buyuklugunde acalim. Zemine serecegimiz bu hamurun  usttekinden azicik daha buyuk acilmasi gerekiyor. Sonra ustune pirasali ici boca edip her tarafa hamuru delmeden yayalim. Ustune de diger parcayi acip serelim. Alta serdigimiz hamur biraz daha buyuktu ya onu da kenarlarindan alip ice dogru kivirip katlarsak hem guzel bir goruntu olur hem de pirasali ic disari cikmaz. 

Ustune yumurta sarisi, hemen firina!


180 C'ilk  firinda alt -ust kizarana kadar pisiriyoruz. E o kadar firinda kalan sey tabii ki sert olacak.Hic uzulmuyoruz ustune azicik su serpistirip ayni olcude baska bir tepsiyle kapatiyoruz ki hem sogusun hem terlesin. 


Sonra yumusacik pamuk gibi olacak. Benim yaptigim hatayi yapip pizza gibi dilimlemeyin kare kare dilimleyin Hemen bitmesin :P




Bu borek aslinda kendime bir oduldu. Neden mi? Arzu'nun siparislerini bitirdim de o yuzden :)




Bunlar sadece melek kanadi temali bodyler. Aklimda daha farkli tasarimlar da var ve mumkun olan en yakin firsatta denemek istiyorum. Sanirim sirf bu bodyler icin yeni bir blog acmam lazim :)





Burasi  cok gunluk guneslik, size de gunesli ama hepsinden onemli huzurlu , mutlu bir pazar gunu diliyorum. 

17 Ekim 2012 Çarşamba

mini mini proje

Elimdeki isler malum.. Yastik kiliflari, kalemkutusu ve kasnaklar yanlarina kavanoz kapaklarini da alip Fransa'ya sagsalim ulastilar . Birazdan  Paris yolculari  da Yunanistan sinirlarindan cikis yapacak. Onlara da kazasiz belasiz yolculuklar diliyoruz:)

Bu hafta elimdekileri tamamlamaya calisirken araya ufacik minicik bir sey girdi.


Dikisleri bebisleri rahatsiz etmesin diye pamuklu ip kullandim.



Abileriyle birlikte  bu minik de Turkiye yolcusu.

Simdi aklimda farkli farkli bir suru fikir ucusmaya basladi bile.. Bakalim yaptiktan sonra sizin de hosunuza gidecek mi?

Iyi bir gun dilegiyle...

10 Ekim 2012 Çarşamba

Creativeworld 2013

Messe fuarlarina bayilirim!. Eski isimde calisirken Heimtekstil'e katilmisligim vardir. Fuar suresi boyunca Frankfurt'ta nereleri gordun Dilos diye soran olursa bir saatligine gittigim alisveris merkezi, gece karanlikta yorgun argin gittigimiz "Törkiş" lokantalari  ve Frankfurt banliyo trenlerinin pencerelerinden gordugum manzaralari ornek verebilirim.

Ama simdi ziyaretci olarak gidiyorum ve cok heyecanliyim! Tezcanlilik yapip biraz once Creativeworld 2013 fuarinin biletlerini aldim. Tabii ki otel rezervasyonu, ucak rezervasyonu yok henuz. Bir an once onlari da halletmem lazim . Yoksa arabayla gidip arabada uyuruz biz de ne yapalim :)

Kimbilir neler neler groecegim, nelere agzim acik kalacak, neleri kiskanacagim, nelere ic gecirecegim ve dondugumde aklimda neler olacak?

Sizi gecen yilki video ile basbasa birakiyorum.. Iyi seyirler :)


9 Ekim 2012 Salı

"Winter is coming"! Entrelak battaniye yazisinin zamani gelmis de geciyor bile.

Gunaydin,

Gonderime severek izledigim Game of Thrones dizisinin en bilinen cumlesi ile baslamak istedim. Uzun ve tembel yaz aylarindan sonra sicak sayilabilecek bir sonbahari da ortaladik, tursular, salcalar, receller derken  saka maka kis geliyor artik.

Seker kedim  ( kendisi iki kedimden biri degildir cok seker bir blogger arkadasimdir ) daha onceki gonderilerimden birinde battaniye deyince ben hemen "entrelak" diye cevap vermistim. Entrelak benim en sevdigim orgu tekniklerinden biri. Tezcanlilik- psikopatlik derecesinde sabir arasindaki ince cizgide yuruyen benim icin cok uygun bir teknik.  Cunku hem bir anda kocaman olabiliyor, hem oyuncakli orerken sıkılmiyorsunuz, hem de bitince ortaya bulmacali, hos bir goruntusu cikiyor .

En son bir arkadasimin bebegi icin hediye olsun diye  baslamistim. Bebecik giderek buyuyor bir turlu kismet olup da battaniyeyi hala kendisine ulastiramadim. Bu vesile ile eger blogumu  okuyorsa O'na buradan sesleneyim : Arzuuuu battaniyen bende duruyor soz vallahi en yakin zamanda artik posta ya da baska bir sekilde  yollayacagim.


Nasil yapildigini asagidaki fotograflarda aciklamali olarak bulabilirsiniz. Bence dikkat edilmesi gereken yerler sag ve sol kenar. Baslangic ve bitis o kadar da zor degil. Aslinda azicik orgu ormesini bile herkes yapabilir.



Kolay gelsin...

7 Ekim 2012 Pazar

Kavanoz dipli dunya...

Dun geceden beri evimizin bir uyesi kayipti. Taa ki bu aksam saatlerine kadar. Sutlac efendi bir "saturday night fever" yasamaya karar vermis olmali ki evden ilk firarini gerceklestirdi.  Gece ne Aris ne de ben bir gram uyumadik. Aramadik yer birakmadik ama en sonunda cika cika evin balkonunu en iyi goren bir arabanin altindan cikti. Kimbilir gece ne kadar cok usudu. Eminim hic bisey de yemedi ki mamasina yumuldu.
Umarim bu da ona bir ders olur.
Eve geldikten sonra dogru Mia'nin yanina gitti. Artik aralarinda ne konustular bilmiyorum:)

Tanismayanlar icin resimalti: Ustteki Mia, alttaki Sutlac. 

( Bu vesile ile yillardan beri evlatlarini, yakinlarini arayan diger kayip yakinlarina da sabir diliyorum. Ben 6 aydan beri baktigim kedi icin bu kadar uzulmussem, bulununca bu kadar sevinmissem kimbilir onlarin hali nicedir.. )

 Gelelim basliga.. Ben "kedim de kedim " diye aranip dururken Suriye ile savasa ramak kaldi, yine cancagizlar gitti, 3 cocuk 5 cocuk yapilsin emri yetmedi "Allah ne verdiyse artikin " dendi, Agri'da cocuklar okula at arabasi ile gitti..  Daha neler neler..  Ulen dedim kavanoz dipli dunya .. 

Sonra Beste'nin bana keceden kavanoz kapagi deneme tavsiyesini  hatirladim. Sonrasinda ise bunlar ortaya cikti :

Bu ahududu receli /  marmelati icin.


Mevzubahis keceden toplar olunca etrafta merakli gozlerin olmasi dogal degil mi?


Tabii ki hemen pati uzatildi oynamak icin. Bu arada kapagin ust tarafina da isminin basharflerini monogram olarak isledim. Istedigim dikis makinasini aldigimda daha cabuk ve duzgun bir sekilde  isleyebilecegim ama  simdilik ellere kuvvet  :)

 Yilbasinda kavanoz kavanoz recel / marmelat hediye edecekleri de unutmadik :))


Sonracigima, bu elmalisi, 


Bu da cileklisi:


Bitmedi.. Son gunlerde kalem kutusu yapmaya taktim. ( aralarda  gecen ay yaptigim bebeklere de devam ediyorum )  Ama kalem kutulari hem pek kolayima geldi hem de pek sevimli oldular. Bu mavi gokyuzu / rengarenk gokkusagi isli olan ve hemen altindaki fiyonklu suslu pakize Fransa'daki biri kiz biri oglan cok seker iki cocugu sevindirmeye gidiyorlar. Cilekli olan sahibesini  bekliyor. Fiyonklunun arkasinda isim yazacak ama digerinin arkasinda ne oldugu hala surpriz. 



Bu arada aklinizda baska modeller varsa benimle paylasin, hemen hayata gecireyim.

Mutlu bir hafta gecirmeniz dilegiyle..

1 Ekim 2012 Pazartesi

Posta kutusundaki mutluluk.

Dergi okumayi cok severim. Favorilerim mizah dergileri  ve dekorasyon- craft dergileri. Turkiye'den gelen arkadaslarimin " ne istersin " sorularina ilk cevabim hep Uykusuz, Penguen, Evim, Bayan Yani gibi acil ihtiyaclarim olmustur.
Gecen sali gunu de internette gezerken de  Ingiliz kaynakli bir dergi gordum. O an elimde olsun , sayfalarini cevireyim cok istedim. Ama internetten tek bir sayisi icin siparis verilemiyormus. Aklima Londra'da yasayan Lider geldi. Bir mesaj veeee daha haftasi gecmeden dergi elimde.

 Biraz sonra bir fincan earl grey cay esliginde okuyacagim. Su anda elimde olmasinin keyfini cikartiyorum:)

Sagolasin Lider...


Bu arada gecen hafta sincaplarini yaptigim yastiklar bitti. Basroldeki pisi kucuk kedim Mia olur. 


Yanina baska seyleri de arkadas yapip doogru Fransa'ya postalanacaklar. 


Mia ekstra mamayi haketti bence, siz ne dersiniz?

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...